Oto Benga
İNSANAT BAHÇELERİ...
Ota Benga, 1883 yılında doğmuş bugünkü Kongo Demokratik Cumhuriyeti (o zamanki Belçika Kongo’su ) topraklarında yaşamış siyahi bir Mbuti pigmesidir. Mbuti insanları Kongo’da yaşayan yerli bir kabiledir ve pigmedirler; yani popülasyonlarının boy ortalaması 150 santimetrenin altındadır. 1903 yılında, yaklaşık 19 yaşındayken evli ve 2 çocuk babası olan Ota Benga, başarılı bir fil avından dönerken yakalanarak köleleştirilmiş ve para karşılığı öncelikle Basişeller adı verilen bir insan grubuna, sonrasındaysa bunlar aracılığıyla Samuel Phillips Verner isimli bir Hıristiyan misyonerine satılmıştır. 1904 yılında sıtmalı olmasına rağmen Amerika’da St. Louis’ye götürülen Ota Benga ve diğer 8 Afrikalı, kısa sürede Dünya Fuarı’nın gözdesi haline geldiler. Ota Benga’yı diğerlerinden ayıran ise, arkadaş canlısı bir kişiliğe ve kısmen sivri uçlu dişlere sahip olmasıydı. Bu haliyle “arkadaş canlısı olmasına rağmen düşük seviyeli bir insan” olarak sunuldu. Hatta bir gazete, Ota Benga’yı dişlerinden ötürü “Afrika’nın saf yamyamlarından biri” olarak sundu. Burada ziyaretçiler, Ota Benga’nın kendisini görmek için 25 sent, ekstradan bir de dişlerini görmek için fazladan 5 sent para ödüyorlardı. Ota Benga’nın sahibi olan Verner, 28 Temmuz 1904’te Ota ve diğer Afrikalıları giydirerek onları Amerikan yerlileri ve “çeteleri” gibi gösteren bir oyunda oynattı. Bu gösteri tarzından ötürü Fuar’ın bitiminde Verner “antropoloji” dalında altın madalyaya layık görüldü. Verner’ın para kazanmak için “harika” (!) bir fikri vardı: 1906 senesinde Bronx Hayvanat Bahçesi’nde açılacak olan “insan sergisi”nde Ota Benga’’yı sergileme kararı aldı. Dönemin çarpık antropoloji algısına uygun olarak Afrikalı toplumlar, evrimin “alt ırklarını” gösterecek şekilde sergileneceklerdi. Hayvanat bahçesinde Ota Benga’dan başka hiçbir insan sergilenmedi; ancak 1 insanın varlığı bile kamuoyunda devasa bir patlama yaratmaya yetti. İyi de oldu.Hayvanat Bahçesi içerisinde Ota Benga aslında bir tutsak gibi değildi, tam tersine tüm bahçe içerisinde özgürce dolaşabiliyordu; buna ne kadar “özgür” denebilirse... Buna rağmen amaç, bazı insanların (ve dolayısıyla sözde “ırkların”) diğerlerine göre daha düşük olduğunu göstermekti. Ota Benga, hayvanat bahçesinin zeki ve insan gibi davranacak şekilde eğitilmiş orangutanı Dohong yanında uzun bir süre kaldı. Burada hamağını kurdu, hatta ok-yay kullanmasına bile izin verildi. Ancak sorun, Ota Benga’nın tutulduğu yerin “Maymun Evi” olarak bilinen bölge olmasıydı. Üstelik hayvanat bahçesi, ilgi çekmek için 8 Eylül 1906 günü geniş alanı koruyan kafeslerin önüne bir tabela yerleştirdi ve Ota Benga’yı sanki kafesin içerisindeki bir hayvanmış gibi tanıttı:
Afrika Pigmesi, “Ota Benga”
Yaş: 23 YılBoy: 1.49 metreAğırlık: 46 kgKasai Nehri, Kongo Özgür Devleti, Güney Orta Afrika’dan Dr. Samuel P. Verner tarafından getirildi. Eylül boyunca her öğleden sonra sergilenecektir.Tabii ki Ota Benga’yı bu hale sokanların analizi de detaylıca yapılmalıdır. Ota Benga’nın sergilenmesi gerektiğini savunan Bronx Hayvanat Bahçesi yöneticisi William Hornaday, bu kararı konusunda New York Zooloji Cemiyeti sekreteri Madison Grant tarafından desteklenmekteydi. Ota Benga’nın sergisinden sadece 10 sene sonra Grant, ırkçı bir antropolog ve yine evrimin kötü tarafını art niyetli biçimde kullanan biri olarak nam saldı. Bundan kısa bir süre sonra ise dönemin bilim camiasından koparak ırkçılık savunucusu yapan yazılar yayınlamaya başladı; bir miktar da bitkilerin korunumuyla ilgili araştırmalar sürdürdü. Yönetici Hornaday ise yıllar boyunca özür dilemedi ve “sadece etnolojik bir sergi sunmak istediğini” söyleyerek kendini ve kararını savundu. Yaptıkları, tarihe bir “skandal” olarak geçti. Bugün adını bu skandal haricinde hatırlayan kimse yoktur sanıyoruz ki...Ota Benga’nın skandal sergisi sadece 2 gün sürdü. Çünkü kısa sürede büyük tepki topladı ve dönemin ırkçılığa yakın olan kaynaklar bile bu girişimi şaşkınlıkla karşıladılar. Gerçi 2 gün bile yeterliydi, ilk gününde sergiyi 40.000 insan ziyaret etti! O günlerde New York Times gazetesinde çıkan şu satırlar her şeyi özetler gibiydi:“Çocuklara Zalimliği Önleme Cemiyeti gibi bir topluluğun olmaması ne kadar üzücü! Misyonerlerimizi Afrika’ya oraları Hıristiyanlaştırsın diye gönderiyoruz; sonrasında onları buraya getirip zulmediyoruz.”Bu olaylardan kısa bir süre sonra Benga bahçeden çıkarılmıştır. Verner’ın para bulma sorunu giderek büyümüş, Ota Benga ile ilişkisi kesilmiştir. Nihayetinde Verner ile ortak bir karara vararak Benga ABD’de kalmak istediğini söylemiştir. Bunun üzerine Benga, Rahip Gordon’un denetimine verilmiştir. Rahip onu kilisesi tarafından desteklenen Howard Colored Yetimhanesi’ne yerleştirmiştir. Rahibin amacı, Ota Benga’nın “medenileştirilmesi” idi: yani batı giysileri giymesi, yeme-içmeyi ve konuşmayı öğrenmesi ve tabii ki bir Amerikan gibi davranması. Ne yazık ki medya Ota Benga’nın peşini 1910’a kadar bir an olsun bırakmamıştır. Bunun önüne geçmek için Virginia’ya taşınmıştır, dişleri dolgulanarak sivrilikleri kapatılmıştır, Amerikan stili kıyafetler giymeye başlamıştır. İngilizcesi yeterince geliştikten sonra okumaya başlamıştır ve Lynchburg’ta bir tütün firmasında çalışmaya başlamıştır. Bir merdivene ihtiyacı olmaksızın tütün toplanan direklere tırmanabilmesinden ötürü işinde müthiş başarı elde etmiştir. 1914 yılında 1. Dünya Savaşı patlak verince, o zamana kadar aklında olan Kongo’ya dönme hayalleri tamamen suya düşmüştür. Bunun üzerine 20 Mart 1916’da, Maymun Evi’nde sergilenmesinden 10 sene kadar sonra, 32 yaşındayken, yaşadıklarından sonra büyük bir depresyona girmiş , kaldığı evin bahçesinde bir seremoni ateşi hazırlamış, dişlerindeki dolguları sökmüş ve kalbine çalıntı bir tabanca ile ateş ederek intihar etmiştir...
.